2021 Yılı riskleri ve beklentileri neler olabilir sizlerle bu hafta paylaşmak istediğim konu başlığı.
2020 yılını geride bırakıyoruz. Hatırlarsanız 2020 yılı için değişim zamanı ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak demiştim. Öylede oldu ve oluyor! Aslına bakarsanız bundan sonraki her gelecek yıl farklı konularla birlikte değişimin devamı olacaktır. Konu başlıkları daha da artacak ve hatta 2020 yılını bile arar olabiliriz.
Tüm dünya ve ülkemiz zorunlu bir değişim içerisinde kalmaya devam edecektir. Piyasalar ve yatırımcılar bu değişime ayak uydurmakta zorluk çektiler. Hala konuları çok iyi anladıklarını düşünmüyorum.
Hala ekonomi, piyasa, ticaret, borsa, paranın akış yönünü 90’lı yıllardaki kitaplarda yazdığı gibi sanan çok sayıda uzman, profesör, yatırımcı mevcut. Daha öncede bahsettiğim üzere, içinde bulunduğumuz dolar eksenli sistem çok zor zamanlar geçiriyor ve buna bağlı olarak yeni şekillenmeye çalışan dünya ekonomisi ve ticaretinde adeta kartlar yeniden kuruluyor. Bu değişimi ekonomi, ticaret, piyasalar, jeopolitik ve siyaset başlıklarında izliyoruz.
Bu konulara bağlı olarak en büyük savaşı Abd ve Çin iki dev vermektedir. Abd, dolar silahını kullanarak ve yeni moda 2017 yılından bu yana uyguladığı yaptırımlarla dünya üzerindeki hakimiyetini devam ettirmek istemektedir.
Çin ise, özellikle teknoloji alanında gücünü ve sinsi şekilde ipek yolu projesini devreye sokarak dünyanın bir numaralı ekonomisi olma yolunda hızla ilerlemektedir. Çin için diğer bir hakimiyet kurma isteği ise, özellikle Afrika’da maden sahalarını satın alarak kendi hammadde tedarikini garanti altına almak istemektedir.
Abd ve Çin ticaret savaşlarında olaya matematik olarak baktığımızda Çin’in, Abd ekonomisini geçebileceğini çok net olarak görmekteyiz. Ancak, bir yıldan bu yana covid-19 adlı virüs ortaya çıktıktan sonra çok farklı sonuçlar elde edebiliriz. Düşünün covid-19 ‘un sorumlusu olarak tüm dünyada Çin gösterildi ve hepimizin hafızalarında Çin virüsü olarak kaldı. Bunun nedeni şu olabilir mi ? Pandemi sürecinden sonra Abd tüm dünyayı organize ederek Çin’e çok yüklü tazminatlar ve yaptırımlar uygulayarak Çin ekonomisini çok geriye atabilir ! Bence çok rahat bir şekilde bunu yapabilir gözüküyor. Bu durum dünyayı gerçek anlamlı bir kutuplaşmaya itebilir hatta ve hatta 3. Dünya savaşına zemin hazırlar daha uzun vadede. Bu bağlamda düşündüğümüzde bu virüsü Çin kaynaklı olduğunu söylememiz çok zor olacaktır.
Bütün bunlar olurken bir yandan da tüm dünya 5g teknolojisine hızla hazırlanmaktadır. Aslında 5g ‘ye geçiş süreci yani teknolojinin hakimiyetinin geçiş hızı pandemi sayesinde çok daha hızlandığını hepimiz görüyoruz. Covid-19 sırf bunun için bile çıkarılmış olabilir! Varsayım, ancak; hiç kimse olmaz diyemez.
2021 için Tüm Dünya’da ve Ülkemizde değişimler hızla devam edecektir diyebilirim.
Ülkemiz özelinde, bana göre en büyük değişiklik jeopolitik konu başlığı altında gerçekleştiğini görüyoruz. Ülkemiz Ortadoğu, Akdeniz, Kafkasya, Balkanlar ‘da hem askeri hem siyasal bakımdan hakimiyet kurması ve bu yönde kendine özgü bağımsız politikalar geliştirmesi sonucu aslında uzun vadeli olarak bizlere çok büyük getirisi olacak aktif bir rol oynamaya başladığını izliyoruz. Tabii ki bu yeni şekillenme birçok ülkeyi rahatsız etmektedir ve bunun sonucu olarak sancılı bir süreçten geçmekteyiz. Ancak; şöyle bir gerçek var ortada. Türkiye artık bu coğrafyada asla kaybedilmeyecek bir ülkedir ve savunma gücü çok ülkenin önüne geçmiştir. Ben kendi adıma ülkemizin yeni bir güç dengesi oluşturacağına ve izleyeceği çok yönlü politikalarla bir adım öne geçeceğine inanıyorum.
Bu paralelde diğer bir avantaj ise, Abd ve Çin ticaret savaşlarının etkisiyle ülkemizin konumu itibarıyla hem Avrupa’ya hem Ortadoğu’ya hem de Kafkasya bölgesine yakınlığıyla her iki gücün vazgeçilmez bir partneri olacağı gerçeğini öne çıkaracaktır.
Bu konularla birlikte ülkemizde hem iktidar hem muhalefet tarafında asla kendi içimizde bir çatışma ortamına girmememiz gerekiyor aksine çok daha sıkı bir şekilde Dünya’daki değişime ayak uydurmak adına hep beraber çalışmamız gerekiyor.
Ayrışma bu ortamda en son düşünebileceğimiz bir seçenek olsun her zaman. Hem siyasiler hem vatandaşlarımız bu pis siyasi ayrışma içerisinden bir an önce kurtulmamız gerekiyor. Bu devlet hepimizin ve bu ülkemiz içerisinde yaşadığımız evlerde yaşayanları da ailemiz olarak görmemiz gerekiyor.
Aksi halde bir köşeye sıkışıp kalırız. Tüm riskleri fırsata, dünyadaki çatışmaları lehimize çevirmek hepimizin görevi olmalıdır. Bunu da üreterek, çalışarak, teknolojiyi öne çıkartarak, savunmamızı daha da güçlendirerek ekonomi konusunda ise en büyük zaafımız olan döviz rezervlerimizi güçlendirerek yapabiliriz.
Sonuç olarak dünyada ve ülkemizde değişim her alanda devam edecektir ve piyasalarda da dalgalanma şiddetli bir şekilde devam edecektir yeni fırsatlarla birlikte.
Her zaman söylediğim gibi risklerin korkusuyla yaşamak yerine riskleri fırsata çeviren tarafta yer almak gerekiyor hem ülke olarak; hem yatırımcılar olarak.
Türkiye’de Risklere Bağlı Olarak Yapılması Gerekenler Nelerdir?
- Her konuda ve her alanda reformlar yapılırken, konunun uzmanlarından oluşan kurullar kurularak (siyaset gözetmeksizin) düzenlemeler yapılmalıdır. Bu sayede ülkemize güven çok daha kolay sağlanabilecektir.
- Acil bir tarım politikası oluşturularak tüm ülke planlı tarıma geçmelidir. Önümüzdeki yıllarda en fazla konuşacağımız konu iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık, gıda güvenliği ve kıtlık risklerine karşı acil önlemler alınmalıdır. Planlı tarım dışında kooperatifleşme çok önemlidir bu noktada. Örneğin bir köyde 20 traktör ihtiyacı varsa 50 traktör olmasın. Ya da daha ölçülü ilaçlama ve gübreleme olsun kooperatifleşme sayesinde maliyetler düşürülsün.
- Tüm dünyada ve ülkemizde 5g için hazırlıklar yapılırken ülkemiz özelinde ortak girişimler kurularak daha hızlı ilerlemek adına özerk yapılar oluşturulmalıdır devlet desteğiyle birlikte. Diğer taraftan 5g ile birlikte ülkemizin teknolojik güvenliği ( siber saldırı ) çok önemli olacaktır. Bu konuda 5g ‘ye geçmeden aynı anda altyapı oluşturulmalıdır.
- Ülkemizde özellikle hızlı gelişecek ve markalaşabilecek sektör ve şirketlerin uygun teşviklerle birlikte birleşmeye teşvik edilmeleri zorunludur. Kurumsal yapılar için her türlü kanuni ve avantajlar uygulanmalıdır. (Hazır giyim, teknoloji, lojistik, enerji, savunma, tarım, gıda, sağlık, turizm, maden, kimya gibi sektörlere)
- Ülkemizin adeta son yıllardaki çıkış noktası olan savunma sanayi sektörünün daha aktif çalışması için özellikle finansman ve teknolojik destek almaları için, önde gelen şirketler öncülüğünde ve kalkınma bankası liderliğinde bir savunma sanayi girişim sermayesioluşturulması yararlı olabilecektir. Bu sayede sürdürebilirlik sağlanacaktır.
- Yatırım maliyeti yüksek olan madencilik, kimya ve enerji hatta tarım alanında bölgesel girişim fonları kurularak yurtdışından sermaye çekilebilmesi çok mümkündür. Ortaklık oranları yabancı payı %49 ‘u geçmeyecek şekilde girişim fonları kurulabilir. Ülkemiz kaynaklarının ekonomiye kazandırılması için yabancı ortaklıklar kurulmalı ve vergi teşvikleriyle desteklenmelidir. ( Kâr payı ortaklığı )
- Özel sektör olarak, yurtdışından marka satın alınmaya yönelik girişimler çok önemli olacaktır. Bu konuda devlet politikaları oluşturulup büyük tutarlı işlemlerde bazı vergi ve teşvik sistemleri oluşturulabilir. Günümüz dünyasında markalaşma olmadan yani dünyanın en az üçte ikisine satış yapmadan marka olunamıyor.
- Ülkemizin en büyük eksikliği olan merkez bankası döviz rezervimizin arttırılması için çalışmalar yapılmalıdır. Bu konu ile ilgili geniş kapsamlı bir ekonomik kurul oluşturulup ortak bir uzlaşmada görüş birliğine varılabilir. ( NOT; Bu konuda kendimin hazırladığı bir çalışma var en kısa zamanda gerekli yerlere ulaştırmak istiyorum ) Ülke olarak eleştiriye değil de çözümlere ihtiyacımız var !
- Ülkemiz serbest piyasa kurallarına göre yönetilmektedir. Ancak; şöyle bir sorunumuz var. Her isteyen her türlü işletmeyi açabiliyor ve bu durum daha önce bu işe girmiş işletmeleri zora sokabiliyor. Bunun yerine; her mahalle, her ilçe ve her il nüfusu baz alınarak ihtiyaca göre işletme ruhsatı verilmelidir. Bu uygulama eczacılık sektöründe uygulanıyor. (Örneğin; bir mahallenin bir adet bakkala ihtiyacı varsa ikincisi için ruhsat verilmesin. Ya da manav, berber, oto tamircisi gibi her sektörde ) Bu sayede Kobilerin işletme ruhsatlarının da bir değeri olsun.
- Ülkemizde gayrimenkul yatırımları çok ilgi görüyor. Ancak bu ilgiden korkunç derecede rant gelirleri elde edilebiliyor. Bir kısım yüksek gelir sağlarken, başta devlet olmak üzere bu gelirden payını alamamaktadır. Örneğin herhangi bir yerde 1000 m2 bir arsanın rayiç değeri sadece 50.000 TL iken gerçek satış rakamı 1 Milyon TL olabiliyor. Bu kayıt dışıekonomiye de katkıda bulunuyor. Bu konu için devletin yetkilendirdiği değerleme uzmanları görevlendirilmelidir. Rayiç değerleri yeniden düzenlenmelidir.
- Ülkemizde vatandaşlarımızın yastık altı diye nitelendirdiğimiz yaklaşık olarak 300 milyar dolar büyüklüğünde olduğu düşünülen birikimleri var olduğu biliniyor. Bu birikimler için vatandaşa cazip getiriler sunan özel ve Kamu bankalarıyla birlikte bir çalışma yapılmalıdır. Bu sayede hem döviz rezervleri konusunda hem de ekonomik büyüklük olarak çok faydalar elde edilebilecektir.
- Dünyada ve ülkemizde en fazla korkulan ve tehlikeli olan sosyal patlamalardır. Bu durum hem insani hem de sosyoekonomik yönden gerçekten çok büyük bir sorundur. Ülkemizde gelir dağılımı tüm Dünyada olduğu gibi çok dağınık bir yapıdadır. Yıllar geçtikçe üç grup varken; düşük gelirli, orta sınıf ve yüksek gelir grupları varken şu anda düşük gelir ve yüksek gelir sahibi gruplar mevcut hale gelmiştir. Bu durumun önüne geçmek için çalışmalar yapılmalıdır. Örneğin, ilk aklıma gelen yüksek gelir seviyesindeki gruplar düşük gelir seviyesindeki bazı aileleri kardeş aile olarak yardımda bulunabilirler. Ya da bir fon oluşturularak devlet haricinde de destekler sunulabilir.
- Ülkemiz borsasında işlem gören şirketlerin, halka açıldıklarında şirket ortaklarının imtiyaz hakları iptal edilmelidir. Yatırımcıların hissesiyle şirketin hakim ortaklarının oy hakkı ve kar payı hakları eşit olmalıdır. Bu sayede halka açık şirketlerin değerlemeleri artarak çok büyük bir ekonomik büyüklük ortaya çıkabilecektir. Aynı zamanda adalet sağlanmış olacaktır. Ülkemize yabancı yatırımcı ilgisi de artabilecektir.
- Bu saydığım maddeler içinde en önemlisi bana göre şu maddedir. Ülkemizdeki kısır siyasi çekişmelere son verilip, sadece ülkemizi kalkındırmak için hep beraber çalışmak gerekiyor. Bunu sağlayacak olanlarda başta siyasilerimizdir. Zor bir dünyada yaşıyoruz kavgaya ihtiyacımız yok; sadece birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Bunun içinde ilk adım bana göre seçimlerde milletvekili adaylarını halk seçsin. Bu sayede siyasi çekişmelerde son bulabilecektir. Sadece bir düşünce taktir sizlerindir. Örnek olsun diye söylüyorum.
Ülkemiz için en acil olanları yazmaya çalıştım bu maddeler çok rahat yüzlercesi yazılabilir ancak şimdilik bu kadar.
Dünyada Olabilecek Riskler Neler?
- Pandemi sürecinin devamı ve olası yeni pandemi dalgaları
- İklim değişiklikleri ve sonucu olarak yüksek gıda fiyatları
- Olası jeopolitik çatışmalar
- Tüm Dünyada işsizlik ve gelir dağılımına bağlı olarak sosyal patlamalar.
- Yeni hakimiyet kaygılarıyla ülkeler arası çatışma
- Hakim sistemin tek merkezden yönetim isteği ve bağlı olarak tek din isteği
- Teknolojinin hakimiyetinin artmasıyla birlikte ülkelerin üretim ve finans güvenliğinin tehlike altında olması.
- Dolar sisteminin hakimiyetini koruması adına finansal dalgalanmalar yaratılarak gelişmekte olan ülkelerin daha fazla sömürülmesi.
- Ekonomik olarak ve savunma olarak ülkeler arası çok büyük farkların olması jeopolitik çatışmaların tetiklenmesi.
- Genetik teknolojinin gelişmesiyle birlikte olası virüs savaşları.
- Din savaşlarının yeniden ortaya çıkması.
- Sanal paraların kullanımının amacını aşması.
Dünyada da riskler oldukça fazla ancak ilk aklıma gelenleri paylaşmaya çalıştım sizlerle…
Haftaya ise, 2021’de Dünyada ve Ülkemizde piyasalar konusunu işlemeye çalışacağım.